BEYAZIT'I BESTAMİ HAZRETLERİNİN KABRİ ŞERİFİ
BEYAZIT'I BESTAMİ HAZRETLERİNİN HAYATI
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) ariflerin sultanı olarak bilinip, Ebu Bekir Sıddık (Radiyallahu Anh)'a çok benzerdi. Künyesi Ebu Yezid olup, asıl ismi "Tayfur"dur.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'nin daha annesinin karnında iken kerametleri görülmeye başlamıştı. Annesi ona hamile iken şüpheli bir şeyi ağzına alacak olsa, onu geri atıncaya kadar karnına vururdu.
Küçük yaşta iken annesi, kendisini mektebe gönderdi. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) büyük bir dikkatle derslerine devam ediyordu. Bir gün Kur'an-ı Kerim okumak için gittiği mektebte şu ayet-i kerimeyi okudu;
"Gerçi insana anasına, babasına (itaat etmeyi) de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. (onun) Sütten ayrılması iki yıl içindedir. Bana ve anne-babana şükret diye de (tavsiye ettik). Dönüş ancak banadır." (Lokman;14)
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bu ayet-i kerimenin tesiri ile erkenden eve döndü. Annesi merak edip niçin erken döndüğünü sorunca, şöyle cevap verdi;
"Bir ayet-i kerime gördüm. Allah-u Teala o ayet-i kerime de kendisine ve sana, hizmet ve itaat etmemi emrediyor. Ya benim için Allah-u Teala'ya dua et, sana hizmet ve itaat etmem kolay olsun veya beni serbest bırak, hep Allah-u Teala'ya ibadet ile meşgul olayım."
Bunun üzerine annesi: "Seni Allah-u Teala'ya emanet ettim. Kendini O'na ver." dedi.
Bundan sonra Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh), kendisini Allah-u Teala'ya verdi, emirlerinin hiçbirisini yapmakta gevşeklik göstermedi.
Ama annesinin hizmetini de ihmal etmedi. Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye çalışırdı. Çünkü Allah-u Teala'nın emri de böyle idi.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) üveysi olup, Cafer-i Sadık (Radiyallahu Anh)'ın vefatından kırk yıl sonra doğduğu halde İmam-ı Ali Rıza'nın sohbetinden ve bunun bereketiyle Cafer-i Sadık (Radiyallahu Anh)'ın ruhaniyetinden istifade etti.
Onun ruhaniyetinden feyz almakla meşhur oldu. İlahi aşk'ta o kadar ileri ve ibadette o kadar yüksekte idi ki, namaz kılarken Allah korkusundan göğüs kemikleri gıcırdar, yanında bulunanlar bunu işitirdi.
Bir gün yakınları kendisine: "Efendim filan yerde büyük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir veli'dir." dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok medhettiler. Bunun üzerine Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh):
"Madem öyledir. O halde o büyük zatı ziyarete gitmemiz lazım oldu." buyurdular. Talebelerinden bazıları ile onun bulunduğu yere geldiler. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bildirilen zatın, mescide gitmekte olduğunu ve kıbleye karşı tükürdüğünü gördü. Görüşmekten vazgeçip tekrar geri döndü. Sonra o kimse hakkında,
"Dinin hükümlerini yerine getirmekte, sünnet-i seniyyeye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teala'nın evliyasından olması mümkün değildir." buyurdu.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bir gün yolda yürürken bir gencin kendisini takip etmekte olduğunu farkedip döndü ve gence;
"Niçin beni takip ediyorsun, istediğin nedir?" dedi. Genç edeble;
"Efendim sizin gibi olmak, yolunuzda bulunmak istiyorum. Lütuf elinizi uzatın himmet buyurun da bende kazanayım." dedi. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) o gence cevap olarak;"Benim yaptıklarımı yapmadıkça, benim derimin içine girsende istifade edemezsin. Bu, Allah-u Teala'nın bir lütfudur." buyurdu.Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) birgün bir talebesine şöyle nasihatte bulundu;
"Sana yaşadığın sürece tamamen Allah-u Teala'ya yönelmeni, yüzünü hiçbir vakit O'ndan çevirmemeni tavsiye ederim. Şüphe yok ki O'na kavuşacak ve O'nun yüce huzurunda duracaksın. Ve sen bütün işlediklerinden sorumlu tutulacaksın. Sakın gafil olma. Gaflet uykusundan bir an önce kendini kurtar. Hiç kimseyi O'na tercih etme. Sana gelen belalara sabret. Allah-u Teala'nın hükmüne ve kazasına rıza göster. Allah-u Teala'nın verdiğine kanaat et.
Allah-u Teala'ya güven, vaad ettiklerinin mutlaka yerine geleceğine inan. Hiç ölmeyecek ve hep diri olan Rabbine tevekkül eyle. Her işinde O'nun inayetini iste. O'nun emirlerine riayet et. Hayatta olduğun müddetçe bu dediklerimi yapmaya çalış. Halkı bırakıp, Hakka yönel. İşini O'na ısmarla!.."Anlatıldığına göre Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) birgün talebeleriyle giderken delilerin bulunduğu bir hastanenin önünden geçiyordu. Talebelerinden birisi, orada delilerin tedavileri için birşeyler yapmaya çalışan baştabibe yaklaşıp; Günah hastalığı ile hasta olanlar için bir ilacınız var mıdır?" diye sordu. Baştabib cevap veremeyip susunca, ayağı zincirle bağlı olan delilerden biri, Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'nin teveccühü ile şöyle dedi;
"O derdin ilacı şöyledir; tevbe kökünü istiğfar yaprağıyla karıştırıp, kalp havanına koyarak, tevhid tokmağıyla iyice dövmeli, sonra insaf eleğinden eleyip, gözyaşıyla hamur etmeli. Daha sonra Aşkullah ateşinde pişirip, muhabbet-i Muhammediyye balından katarak, gece gündüz kanaat kaşığıyla yemelidir."Bir gece, bazı kimseler Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'nin nasıl ibadet yaptığını, neler söylediğini işitmek için penceresinin altında dinlemeye başladılar. Seher vakti olduğunda bütün kalbiyle "Allah" dedi. Sonra düşüp bayıldı. Bayılmasının sebebi sorulduğunda Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh); "Sen kim oluyorsun? Senin haddine mi düştü ki ismimi ağzına alıyorsun? Şeklinde bir nida gelir diye çok korktum da onun için bayılmışım." buyurdu.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) namaz kılmak için mescide gelince kapıda bir miktar durur ve ağlardı. Sebebini soranlara; "Camiyi, vücudumla kirletmekten korkuyorum. Tevbe edip Allah-u Teala'ya yalvarıyorum, ondan sonra giriyorum." derdi.Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bir gece ıssız bir su kenarında hırkasını üzerine örtüp uyumuştu. İhtilam oldu. Hemen kalkıp gusletmek istedi. Hava çok soğuk olduğu için, nefsi güneş doğduktan, hava ısındıktan sonra gusletmesini isteyerek gevşek davrandı.
Nefsinin ona yaptığını görünce hemen kalkıp, buzu kırdı ve nefsine ceza olarak, hırka ile beraber gusletti. Gusülden sonra da hırkasını çıkarmadı. Hırka buz bağlamıştı. Sonra "Ey nefsim! Tenbelliğin cezası işte budur." dedi.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bir defasında şöyle buyurdu;
"Dilini, Allah-u Teala'nın ismini anmaktan başka işlerle uğraşmaktan ve başka şeyler konuşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Hak ve hukuka riayet et. İbadetten ayrılma. Güzel ahlaklı, merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allah-u Teala'yı unutturacak herşeyden uzak dur ve onlara kapılma!"
"Allah'ın evliyasını sev ki onlarda seni sevsin, Allah-u Teala hergün ve her gece evliyasının kalbine yetmiş kere nazar eder. Ola ki velisinin kalbinde senin ismine de nazar eder de seni sever ve affeder." Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'ye; "Kişi ne zaman mütevazi olur?" diye sorulduğunda; "Kötülüğünü ve basitliğini bilerek, nefsi için herhangi bir hal ve makam görmediği ve insanlar içinde kendisinden daha şerli bir kimse düşünmediği zaman!" demiştir. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bir defasında şöyle anlattı;Belh'li bir gencin bana üstün geldiği gibi, hiç kimse beni mağlub ve mahçup etmemiştir. Bu genç, hac için Mekke'ye gelmişti. Yanımıza uğradı ve bana; "Ya Bayezid, size göre zühd nedir?" diye sordu. Bende;
"Bulunca yeriz, bulamayınca sabrederiz." dedim. O zaman genç;
"Bizim Belh'in köpekleri de böyle yaparlar, (bunun ne kıymeti var)" dedi. Ben;
"Size göre zühd nedir?" diye sorunca, genç;"Biz alamayınca şükreder, elimize geçince başkalarına veririz." dedi.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bir gün, talebeleri ile birlikte, gayet dar bir sokaktan geçiyorlardı. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) karşıdan bir köpeğin gelmekte olduğunu gördü ve geri çekilip köpeğe yol verdi. Talebelerinden birinin hatırına şöyle geldi; İnsanoğlu hayvanlardan şereflidir. Hem bizim şeyhimiz, ariflerin sultanıdır. Hemde etrafındakiler onun, her biri çok kıymetli sadık talebeleridir. Bütün bunlara rağmen, şeyhimiz bu köpeğe yol vermesinin hikmeti acaba nedir?" Bunun üzerine Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) Buyurdu ki; "Şu köpek, hak lisanı ile bana dedi ki; Sana ariflerin sultanı olmak hil'atini ve bana da köpeklik postunu giydirdiler. Bunun tersi de olabilirdi, dedi. Bunun üzerine bende ona yol verdim."
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) buyurdu ki; şu on şey beden üzerine farzdır:
1-Farzları noksansız yerine getirmek
2-Haram kılınan şeylerden kaçınmak
3-Allah için mütevazi olmak
4-Müslüman kardeşlerine eziyet etmekten sakınmak
5-İyi ve kötü herkes için hayır isteyen olmak
6-Allah-u Teala'nın mağfiretini arzulamak
7-Her işte Allah-u Teala'nın rızasını gözetmek
8-Öfkeyi, gururu, zulüm ve haksızlığı, üzücü ölçü de mücadeleyi terketmek
9-Kendi kendine nasihatçı olmak, nefsi terbiyeye çalışmak
10-Ölüme bilerek hazırlanmak
Şu on şey insanın maddi ve manevi yapısını tahrip eder:
1-Dinine önem vermeyen kimseyle arkadaşlık etmek
2-Hayırlı ve yararlı kişilerden ayrılmak, onlarla dostluk kurmamak
3-Nefsin isteklerine boyun eğip onun peşine takılmak
4-İslamiyetten uzaklaşmak
5-Bid'at ehliyle oturup kalkmak
6-Dünya ve ahiret için yararlı olmayan şeylerle uğraşmak ve bu tür şeyleri arzulamak
7-Halkı kötü zan altında tutmak
8-Üstünlük taslamak
9-Dünyalıktan yana üzüntüye kapılmak
10-Ahireti düşünmemek
Şu on şey de insanın bedenini korur:
1-Gözleri haramdan ve lüzumsuz şeylerden korumak
2-Dili hayır söylemeye alıştırmak ve bunu itiyad haline getirmek
3-Nefis muhasabesi yapmak, günlük hayatı bu ölçü içerisinde sürdürmek
4-İlim öğrenmek ve öğrenilen ilmi faydalı olacak şekilde kullanmak
5-Edeb ve terbiyeyi her yerde ve herkese karşı muhafaza etmek
6-Bedeni, dünyanın faydasız işlerinden kurtarıp, dünya ve ahiret için faydalı işlerde kullanmak
7-Kalbi geliştirmek, düşünceyi berraklaştırmak
8-Nefis ile kıyasıya mücadele etmek
9-Çokca ibadet etmek
10-Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sünnetine uymak
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bir defasında şöyle anlatmıştır;
"Benim zamanında binlerce veli vardı. Hepsi de ibadet, riyazet, keşif ve keramet sahibi idiler. Fakat asrın kutupluğu, bir demircinin, basit ve ümmi bir demircinin üzerindeydi. Ben bu işin sır ve hikmetine karşı hayretler içerisindeydim. Bütün geçimini, geceli gündüzlü örs başından ayrılmayan demirciyi göreyim, dedim. Ve bir gün dükkanına gittim. Selam verdim. Beni görünce çocuklar gibi sevindi.
Ellerime sarıldı, öptü ve benden dua rica etti. Henüz keşif alemine girmemiş olduğu için makamından habersizdi. Benden dua istediğinde ona; "Ben senin ayaklarından öpeyim de, sen bana dua et!" dedim.
Bana; "Benim sana dua etmemle içimdeki dert hafiflemez ki?" dedi. Bende; "Derdin ne söyle bir çare arayalım." dedim. Tekrar bana;
"Acaba kıyamet gününde bunca insanın hali ne olur? Bunu düşünmekten, buna yanmaktan başka derdim yok!" dedi. Bunu söyledi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Beni de ağlattı. O vakit içimde; "Bunlar nefsim nefsim diyenlerden değildir. Bunlar ümmetim ümmetim diyenlerdendir." diye bir nida duydum. Hemen içimdeki hayret silindi. Kutupluk makamının bu demirciye neden verildiğini anladım.
Demirciye; "İnsanların azab çekmesinden sana ne?" diye sordum. Bana; "Bana mı ne? Benim fıtratımın mayası, şevkat suyuyla yoğrulmuştur.
Cehennem azabının bütün azabını bana yükleseler de onları bağışlasalar ben saadete ererim ve derdimden kurtulurum." dedi.
Demircinin dükkanında saatlerce oturdum, sohbet ettik. Ve ben, evet ben, kırk yıldır elde edemediğim manevi derecelere yükseldim. İçim Allah-u Teala'nın feyziyle doldu. O vakit anladım ki; kutupluk sırrı başka bir mana, faziletle ilimle elde edilen iş değil. Sadece Allah vergisi."
Vefatından sonra Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'yi rüyada gördüler ve; "Halin nice oldu?" diye sordular. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh); "Bana, ey pir ne getirdin?" dediler. Bende dedim ki; "Dilenci padişahın kapısına gelince, ona ne getirdin demezler, ne istersin derler" dedim. Bunun üzerine; "Doğru söylüyor, onu bırakın." diye bir hitap geldi.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'nin kalblere şifa veren sözlerinden bazıları şunlardır;
"İnsana zararı en şiddetli olan şeyin ne olduğunu bilmek istedim. Bunun gaflet olduğunu anladım. Gafletin insana yaptığı zararı cehennem ateşi yapmaz. Ya Rabbi! Bizleri gaflet uykusundan uyandır. Lütuf ve keremin ile bu duayı kabul eyle."
"Bir kimsenin Allah-u Teala'ya olan muhabbetinin hakiki olup olmadığının alameti; kendisinde deniz misali cömertlik, güneş misali şevkat ve toprak misali tevazu gibi üç hasletin bulunmasıdır."
"Bizim sözlerimiz kitab ve sünnettendir. Bu iki kaynaktan gücünü ve manasını almayan bir sözde değer yoktur."
"Günahlara bir defa, taatlere ise bin defa tevbe etmek lazımdır. Yani yaptığı ibadet ve taatlere bakıp kendini beğenmek, o ibadeti hiç yapmamak günahından bin kat daha fenadır."Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) Silsile-i Aliyye'de emaneti Cafer-i Sadık (Radiyallahu Anh)'tan almıştır.
(Allah-u Teala sırrını yüceltsin)
Bu sayfaya henüz yorum yazılmadı.